12 Ağustos 2007

Yağmur Duası

Harikulade insan, ebedi onursal Ankara Büyükşehir Belediye Başkanım Melih Gökçek, “Yağmur duasına ateistler karşı çıkıyor” gibi bir şeyler saçmalamış. Son zamanlarda ülke çapında her an karşımıza çıkan “bizden değilsen onlardansın” yaklaşımına şahane bir örnek vermiş. Sen kalk “Allah’ın işi, Allah’ın bu kadar afet vereceğini öngöremedik, öngören varsa gereğini yapsaydı” diye atıp tut, dalga geçer gibi “tatile çıkın” de, 15 yıllık başkanlığında, ne zamandır söylenen kuraklık tehlikesine karşı kıçını kaldırıp iki boruyu döşeme, sonra çıkıp dua et, halk tabii tepki gösterir. Otur işini yap be adam!

Bir de şu var, “modern” kesimde devamlı (mesela akşam haberleri sırasında, evde) karşılaştığım bir yaklaşım; “keh keh keh, yağmur duası ediyorlar yauuw, hiç olacak iş mi?”. Bu yaklaşımın kaynağı, sanırım “Bak bak dincilere bak, yağmuru bile duayla yağdırıcalar akılları sıra, şeriatı da getirir bunlar yakında” korkusu. “Toplumsal cinnet”in bir etkisi yani. (Diğer bir sebep de elleri aşağıya doğru tutmaları olabilir tabi, alışıldık bir görüntü değil, komik geliyor insana.) Allah allah, sen “oğlum/kızım şu sınavı geçsin” diye dua ediyorsun, “deprem olmasın” diye dua ediyorsun, ama şu sıralarda ülkenin neredeyse yarısının en büyük sorunu olan susuzluğun azalması için yağmur yağmasını isteyen insanlar bunun için dua edince bir Cüneyt Arcayürek, bir Tuncay Özkan (ıssız adaya düşsem yanıma alacağım üç şeyden ikisi) edasıyla, “keh keh” diyorsun? Susuzluktan kırılırken bir umutla camiye giden halka tepeden bakıyorsun? Var mı öyle?

Not: Vurgulayayım, bahsettiğim “keh keh” yaklaşımı, halkın camide dua etmesine karşı olan yaklaşım. Yoksa Melih Gökçek’in “dua edin” demesine ben de derim “keh keh”, daha ağır konuşurum hatta, kalbini kırarım.

05 Ağustos 2007

nasıl delirdin lan?

Çok acayip.

Lise’de en büyük korkum serviste Hande Yener çalınmasıydı. Herhangi bir müziğe katlanabilme belirtecim “Hande Yener’den iyidir yau / Hande Yener’den bile kötü abi bu!*” şeklinde idi. ıptıs çaktıs, rezalet bir “eller havaya” müziği yapıyordu bu kadın ve ben tiksiniyordum. Şöyle bir şeylerdi, tabi sorun sözler değil burda, sözleri okuyup hatırlayın şarkılar ne kadar rezaletti diye yazıyorum:

kapına köleyim desen inanır mıyım
yalvarırken seni görsem inanır mıyım
yeni aşk hayatında mutluluk dilerim
dönme sakın geri çok gülerim

(Yalanın batsın, 2000)

vurup kapıyı çıkarken aklın nerdeydi
salladığın hançer kalbime değdi
hala çılgınsın hala unutkan
sana taptığım yıl geçen seneydi

(Sen Yoluna Ben Yoluma, 2002)

Şunları copy paste yaparken bile içim kalktı, çok iğrenç gerçekten. Sana kırmızı çok yakışıyor çıktı sonra mesela, lise bittiydi o sıralarda neyse, ama onu da oralarda buralarda duymak kulağımı kapamam için yeterli oluyordu, hala da duysam kaçarım.

Bu sene olacaklar geçen seneden geliyorum demişti aslında. “Kelepçe” diye bi şarkısı çıktıydı, ben de “oha” dediydim, “bu Hande Yener olamaz”, standartların üzerinde bir türkçe pop şarkısıydı çünkü. Yüksek dediysem, türkçe pop standartlarına göre yüksek, aman yanlış olmasın, çerez olsun diye dinlemekten başka bir amaçla dinlenmezdi şahsımca.

Bu sene de “Nasıl Delirdim” albümü çıkmış. Kibir ve Romeo kliplerinden gördüğüm kadarıyla bu sefer daha da iyiydi, ben iyice şaşırdım, “ulan”, dedim (böyleyim ben, “oha” diyorum, “ulan” diyorum. Terbiyesiz bir adamım.) “dinleyeyim şu albümü.” Bu sefer öyle ortalamanın üzerinde falan değil, hatta pop bile değil, adeta electronic albüm yapmış abla. Eğlencelik falan değil, ciddi ciddi kulaklığı takıp dinliyorum. Altyapılar, nasıl diyor siz, çok “sağlam”. “Şu an erken”de mesela bu altyapı çok belirgin, çok süper, “kurtar beni” o kadar kaliteli ki sevemedim bile, aştı beni. Seni sevi… yorumlar yok, naciye, yalan olmasın falan da oldukça güzel şarkılar. Bir de genel olarak şarkıların sonları çok güzel, çünkü vokaller azalıyor elektronik atraksiyonlar artıyor. Öyle dandik efektler falan da değil, tam da benim istediğim gibi böyle, nasıl anlatsam, bilmiyorum elektronik müzik terimlerini “janr”larını, oturaklı sert elektronik müzik, infected mushroom gibi diyecem çarpılırım diye demiyorum. Korkmasam mesela “aşkın gücü” de depeche mode gibi derim de işte, çarpılmak iyi değil.

Yahu, yeni çıkmış bi şarkıcı olsa ne güzel, güzel güzel dinlerdim de şimdi utanıyorum lan, hande yener bu, “vurup kapıyı çıkarken aklın nerdeğyyydi” diye çığrınıyordu daha 4 sene önce. Teheyy…

*”Hande Yener’den bile kötü abi bu!”, bunu söyleme sayım 3ü geçmemiştir heralde. Yoktu bundan kötüsü yahu, valla diyorum.